Tam adý Ýbnü’n-Nefis Alaaddin Ebu’l-A’lâ Ali ibn Ebi’l-Hazm el-Kureþî ed-Dýmeþkîdir. 1210-88 yýllarý arasýnda yaþamýþtýr. Þam’da dünyaya gelen Ýbnü’n-Nefîs, Nureddin Zengi tarafýndan 12. yüzyýlda kurulan hastanede (el-Bimaristan en-Nuri) týp ilmini öðrendi. Ýlk hocasý Abdurrahim ibn Ali el-Dahvar’ýn yanýnda týp eðitimini tamamladý ve Kahire’ye yerleþti. Nâsýrî Hastanesinde vazife yaptý ve birçok talebe yetiþtirdi. Talebeleri içinde en meþhur olaný, cerrahlýkla ilgili bir eser yazan Ýbnü’ l-Kuff tur. Ýbnü’n-Nefîs, fâkih olarak Kahire Mansuriye Medresesi’nde ders vermiþ, ayrýca gramer, mantýk ve felsefe ile de meþgul olmuþtur. Ýbnü’n-Nefîs’in eserleri arasýnda en çok tanýnaný Mu’cez olup Ýbnü’s-Sina’nýn Kanun’unun bir çeþit özetidir. En büyük keþfi ise akciðer dolaþýmýný bulmasýdýr.
ÝLMÎ HAYATI
Kendi devrinde týp ilmiÂnin önderi olan Ýbnü’n-Nefîs, daha çok insan organizmasý üzerinde etkili olan faktörleri araþtýrdý. Týbbî tedaviden çok, hastalýklarýn ana sebepleri üzerinde durdu. Diyebiliriz ki o, týpta hastalýklarýn sebepleri üzerinde ilmî çalýþmalar yapan ve eserler veren ilk âlimdir. Ortopedi ilminin de ilk kuruÂcularýndandýr. Hekimlikte bir zirve olan Ýbnü’n-Nefîs, ‘Mýsýr Hekimlerinin Baþkaný’ unvaÂnýný taþýmýþtýr.
Ýbnü’n-Nefîs sadýk bir gözlemci, peþin hüküm taþýÂmayan, müstakil fikirli bir yoÂrumcu idi. Gözlem ve deneye çok önem verirdi. Gerçeðe ulaþmak için mutlaka meselenin temeline inerdi. Yazmadan önce tekrar tekrar deney yaÂpardý. Þu sözleri, ona hâkim olan hareket tarzýný gayet açýk belirtir: “Organýn yaptýðý vaziÂfeleri izah için, eski nazaÂriyelerden etkilenmeden tekrar itinalý bir müþahede ve doðru bir araþtýrmaya daÂyanmalýyýz.”
Ýbnü’n-Nefîs, Galen ile Ýbnü’s-Sina’nýn bütün fikirleriÂni ezbere bilirdi.. Çoðu meslektaþýnýn aksine Galen’in meÂtodunu kabul etmez, zayýf noktalarýný ortaya koyardý. Buna mukabil, Ýbnü’s-Sina’yý çok takdir ederdi. Kanun en fazla meþgul olduðu eserdi ve onu hemen hemen ezbere biÂlirdi.
Týbbî eserlerini kaleme aldýðý sýrada kendisini görenÂler, âdeta çaðlayan bir sel haÂlinde, baþka bir kitaba baþvurÂmaya lüzum görmeden yazÂdýðýný bildirirler. Birgün Kahire’nin 1200 hamamýndan biÂrinde yýkanýrken aniden kaÂðýt, kalem ve mürekkep ister ve nabýz hakkýnda bir risale yazmaya baþlar. Risalesini biÂtirince, tekrar kurnaya geri döÂnerek yýkanmasýna devam eder.
Yazdýðý eserlere o kadar güvenirdi ki: “Eserlerimin benden sonra asýrlarca yaþayacaklarýný bilmeseydim, onlarý yazmazdým” der, anÂcak ihtiyatý da elden býrakmaz ve “Bir eser yazma iddiaÂsýnda bulunanlar, gereken mesuliyeti de yüklenmelidirÂler” demekten çekinmezdi.
Meþhur müellif Max Mayerhof: “Ýbnü’n-Nefîs’in deÂðeri, kitaplarý bütün Orta Çað boyunca en temel eserÂler kabul edilen Galen’in ve Ýbnü’s-Sina’nýn bazý düþünÂcelerine, yanlýþ fikirlerine karþý yalnýz baþýna mücadele etme cesaretini göstermiþ olÂmasýndadýr” der ve “KýsacaÂsý, o. büyük bir otorite idi ve birçok mükemmel adam onun hakkýnda “o, ikinci Ýbnü’s-Sina idi” demektedirÂler” diye ilave eder.
ESERLERÝ
Mu’cez gibi asýrlarca üzerine pek çok þerh, haþiye, ta’lik yazýlan eserler verdiði gibi, hz. Muhammed (sav)’in (sav) hayatý ve Hadîs usûlü üzerine kitaplar da yazmýþtýr. Baþlýca eserleri þunlardýr:
-Kitab eþ-Þamii fi’t-Týb: En büyük eseridir. 300 cüz olarak yazmayý tasarladýðý eseÂri bitiremeden vefat etti. 80 cüÂzü hâlâ Kahire’deki Bimaristan el-Mansuri’de bulunmakÂtadýr. Ýçinde o zamana kadar týp ilmine ait ne kadar bilgi varsa hepsini kaydetmiþtir.
-Kitab el-Mühezzeb fi’l-Kahl: Göz hastalýktan hakkýnÂda deðerli bir eserdir. Bir nüshasý Vatikan Kütüphanesinde bulunmaktadýr.
-Kitab el-Muhtar fi’l-Aðdiya: Gýdalar hakkýndadýr. Berlin Kütüphanesinde bulunmaktadýr.
-Mu’cez el-Kanun: En çok tanýnan eseridir. Ýbnü’s-Sina’nýn meþhur eseri Kanun’un bir çeþit özetidir (fizÂyoloji ve anatomi hariç). Eserin asýllarý Paris, Oxford ve Münih Kütüphanelerinde buÂlunmaktadýr. Birçok dile terÂcüme edilmiþtir. Esere birçok þerh, haþiye ve ta’lik yazýlmýþÂtýr. Mu’cez ilk defa 1828’de Kalküta’da basýlmýþtýr. TürkÂçe’ye tercümesi ilk defa Muslihiddin Sürûrî ve sonra KanuÂnî devrinde Edime Darüþþifasý baþtabibi olan Ahmed Ýbn KeÂmal tarafýndan yapýlmýþtýr.
-Þerh-i Teþrih el-Kanun: Kanun’un anatomi böÂlümlerinin açýklamasýdýr. Gerçi Kanun’da insan anatomisine dair özel bir bölüm yoktur ama, konularýn içinde yer yer anatomiden bahsedilmiþtir. Ýbnü’n-Nefis anatomiye dair bu kýsýmlan izah ederek ortaya 300 sayfalýk bir kitap çýkarÂmýþtýr. Ayrýca bu eserinde kendisinden yüzlerce yýl sonra ortaya çýkan patolojik anatoÂminin de temellerini atmýþtýr. Þu paragraf bunu açýklamakÂtadýr: “... Ýshalden veya kan kaybýndan ölen kimselerde daÂmarý bulmak güçleþir. Buna karþýlýk boðulmak suretiyle öðÂlenlerde damarlarý bulmak koÂlaylaþýyor...” Bu Arapça yazÂma eserin en önemli tarafý, Ýbnü’n-Nefîs’in, Galen ve Ýbnü’s-Sina’nýn aksine, akciðer dolaþýmýnýn (küçük dolaþým) mevÂcut olduðunu belirtmesidir.
Ýbnü’n-Nefîs’in ayrýca ikiÂsi Hipokrat’ýn, biri Huneyn Ýbn Ýshak’ýn eserlerine olmak üzere baþka týbbî þerhleri ve Peygamberimiz’in (sav) haÂyatýný anlatan er-Risale el-Kâmiliye fi’s-Sîret en-Nebeviyye, hadîs ilminin prenÂsiplerini anlatan Muhtasar fî Ýlm-ý Usûl el-Hadîs gibi týp haÂrici eserleri vardýr.
ÝBNÜ’N- NEFÝSÝN KAN DOLAÞIMI TEORÝSÝ
Hipokrat, kan dolaþýmýndan kaÂraciðeri sorumlu tutmuþ ve kalbi bir damar geniþlemesi gibi kabul etÂmiþtir. Aristo, damarlarýn hava ile dolu olduðunu kabul ediyordu. Galen ise, kanýn sað kalpten sol kalbe ara bölmedeki geçitler aracýlýðý ile geçÂtiðini öne sürmüþtür. Ýbnü’s-Sina da bu görüþü kabullenmiþtir.
Ýbnü’n-Nefîs’in kan dolaþýmý ile ilgili görüþleri ise þu þekilde özetÂlenebilir:
1.‘Kalp, ancak ve ancak kendi bünyesi içinden geçen damarlar araÂcýlýðý ile beslenir’ diyen Ýbnü’n-Nefîs, böylece koroner dolaþýmý ilk bulan ilim adamý olmuþtur.
2.Kan, akciðerleri beslemek için deðil, temiz hava götürmek için yayýlýr. (Daha sonra W. Harvey de bunun üzerinde önemle durmuþtur).
3.Akciðere giden damarla, akciðerden dönen damar araÂsýnda, dolaþýmý tamamlayan baðlantýlar mevcuttur. (Üçyüz.sene sonra Colombo bunu ilk defa kendisinin bulduðunu iddia etÂmiþtir).
4.Akciðer toplardamarý, önceden zannedildiði gibi, hava veya is ile deðil, kan ile doludur.
5.Akciðer atardamarýnýn duvarý, akciðer toplardamarýnýn duvarýndan daha kalýndýr. (Bu keþif yakýn zamana kadar Michael Servetus’a dayandýrýlýyordu).
6.Kalp odacýklarý arasýndaki bölmede geçit yoktur. Kan, dolaþýmýný kalpte tamamlar: “Kanýn sol boþluða geçmesi akciðerler yolu ile olmakladýr. Sað boþluktan akciðerlere gelen kan, burada ýsýnmakta ve hava ile karýþtýktan sonra, akciðer toplardamarý yolu ile sol boþluða geçmektedir” diyen Ýbnü’n-Nefîs, böylece akciðer dolaþýmýný ilk keþfeden ilim adamý olmuþtur.
KÜÇÜK KAN DOLAÞIMININ ÝBNÜ’N- NEFÝS TARAFINDAN BULUNDUÐUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI
1553’te Ýspanyalý Michael Servetus’un bir dolaþým nazariyesinden bahsedip buna ‘küçük kan dolaþýmý’ veya ‘akÂciðer dolaþýmý’ adýný vermeÂsinden ve onu takiben Ýtalyalý Colombo ve Cesalpino’nun Galen’in baþarýsýz modelinden yaptýklarý bazý düzeltmelerden sonra 1616 yýlýnda William Harvey, Galen nazariyesinin hatalarýný tamamen gösterdi ve yeni bir akciðer dolaþým teÂorisi ortaya koydu. GünümüzÂde geçerli akciðer dolaþým sisÂtemi modelinin ilk defa W. Harvey tarafýndan keþfedildiði bilgisi, 1924 yýlýna kadar deÂðiþmeden kaldý.
1924 yýlýnda Freiburg Týp Fakültesinde ilim tarihinin çehresini deðiþtirecek bir hâÂdise oldu. Muhyiddin Tantavi adlý Mýsýrlý genç bir MüslüÂman, Almanca bir doktora teÂzi hazýrladý. Bu genç doktorun tezi, bazý Alman profesörlerin dikkatini çekti. Çünkü, tezde, ilk defa, küçük kan dolaþýmýÂnýn Ýbnü’n-Nefîs adýnda bir Müslüman ilim adamý tarafýndan bulunduðundan bahsediliyordu. Profesörler buna bir türlü inanamýyorlardý. Onlara göre bu mümkün deðildi. Bunun üzerine tezin bir kopyasý, o sýralarda Kahire’de buÂlunan Alman doktor Mayerhof’a gönderildi. Dr. Mayerhof, Tantavi’yi doðrulamakla kalmayýp daha sonra yazdýðý makalede bunlarý açýkladý. Evet, akciðer dolaþýmýný ilk buÂlan Ýbnü’n-Nefîs’ti. 1553’te Servetus, 1559’da Colombo, 1628’de Harvey kan dolaþýmý hakkýnda tek söz etmeden asýrlar önce Ýbnü’n-Nefîs akciÂðer dolaþýmýný keþfetmiþti.
Bugün M. Servetus’un Îbnü’n-Nefîs’ten haberdâr ve Colombo’nun, Servetus’un kitabýndan bilgi sahibi olduðu, hattâ Îbnü’n-Nefîs’in kitaplarýnýn tercümesi ile uðraþan bir kiþi ile temas ettiði anlaþýlÂmaktadýr. Colombo kalp doÂlaþýmý konusunda önemli katÂkýlarý olan bir araþtýrýcýdýr. ÝtalÂyan anatomi okulunun diðer meþhur hocalarý Fallopius ve Fabricius da Padua’da çalýþmýþlar ve bunlardan sonuncuÂsu týp eðitimini Ýtalya’daki Padua Üniversitesi’nde yapan W. Harvey’in en çok istifade ettiði kiþi olmuþtur. Bu üniÂversitede Kuzey Afrika Müslümanlarýnýn tesirinin fazla olÂduðu da bilinmektedir.
Ýbnü’s-Sina, týp baþta olÂmak üzere 29 ayrý konudaki keþifleriyle Avrupalý ilim adamlarýna öncülük yapmýþ, Zehravî, cerrahlýðý baðýmsýz bir ilim haline getirmiþ. 200 kadar ameliyat aletinin resimÂlerini çizmiþ; Razi çiçek ve kýÂzamýk hastalýklarýný keþfetmiþ ve bu konuda ilk eser veren ilim adamý olmuþtur. Akþemseddin mikrobu keþfetmiþ: Ýbnü’r-Rüþd retina tabakasýnýn fonksiyonundan ilk bahseden kiþi olmuþ; Ali ibn Abbas çaÂðýmýzýn modern ameliyatlarýna uygun bir tarzda kanser ameÂliyatý yapmýþ, Ýbn Cezzar cüzzamýn sebep ve tedavilerini göstermiþtir.
Dr. Sigrid Hunke’nin þu sözleri zikredilmeye deðer:
“Tantavi’nin bu buluþu gösterdi ki, Ýslâm âlimleri teÂorilere uygunluk dereceleÂrine ve önce vukua gelip gelÂmediklerine bakmadan, kriÂtik deneme, titiz gözlem ve peþin hükümsüz araþtýrmaya gayret gösterme hususunda Orta Çaðdaki Hristiyan mesÂlektaþlarýna göre daha azimÂli ve daha kararlýydýlar.”
Arthur Pellegrin’in þu sözleri ile bahsimize son veÂrelim:
“Bütün Orta Çað boÂyunca Müslümanlar bilhassa týp sahasýnda inkârýna imÂkân olmayan bir üstünlük göstermiþlerdir. Hakikî ilim adamlarý olan Müslüman heÂkimler hastalýklarýn kaynaðý ile seyrini, klinik gözlemler ve belki de otopsilerle derinden derine tetkik etmiþÂlerdi.”
KAYNAKLAR
-Adývar, A. A., Osmanlý Türklerinde Ýlim, ÝsÂtanbul, Evrim Matbaacýlýk Ltd. Þti., 1982
-Bayrakdar, M.; Ýslâm’da Bilim ve Teknoloji Tarihi. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfý Yay., 1989
-Daniþmend. H.; Garb Menbalarýna Göre Garb Medeniyetinin Menbaý Olan Ýslâm MeÂdeniyeti, Ýstanbul, Yaðmur Yay., 1979
-Döðen Þ.; Müslüman Ýlim Öncüleri AnÂsiklopedisi, Ýstanbul, Yeni Asya Yay., 1984
-Hunke S.; Avrupa’nýn Üzerine Doðan Ýslâm Güneþi. Ýstanbul, Bedir Yay, Tarihsiz.
-Karakaþ M. Müsbet Ýlimde Müslüman Âlimler, Ankara, Kültür Bakanlýðý Yay. 1991
-Lahbabi; Milli Kültürler ve Medeniyet, ÝsÂtanbul, Tur Yay., 1980
-Nars S. H.; Ýslâm ve Ýlim. Ýstanbul; Ýnsan Yay., 1989.
-Sayýlý, Al; Ýbnü’s-Sina’nýn Doðumunun BiÂrinci Yýlý Armaðaný. TTK.
-Uzluk F. N. Anatominin geliþmesi, Ýbnü’n-Nefîs’in küçük kan dolaþýmýný bulmasý. ÝsÂtanbul Üniversitesi Týp Fakültesi Mecmuasý, Cilt 15, Sayý 1
Prof.Dr. Ý. Hakký ÝHSANOÐLU